×

Edebiyatçı Şair's video: A KN MA-Enstr mantal- Fon M zik-Ney

@AŞKNÜMA-Enstrümantal- Fon Müzik-Ney
üzik “Dinle neyden, duy neler söyler sana, Derdi vardır ayrılıklardan yana.” Ney’in içli içli çıkan sesini bilirsiniz. Ancak onun yalnızca bir üflemeli çalgı aleti olduğunu düşünmek oldukça büyük bir yanlıştır. Tasavvufta neyin oldukça hüzünlü ve mânâlı bir öyküsü vardır. Ney, kelime anlamıyla “kamış” anlamına gelmektedir. Mevlana’nın da mesnevisinde anlattığına göre, derler ki; Kamışlar işlenmek için kamışlıktan koparılır. Ve ana diyarından koptuğu için çıkardığı ses, bu ayrılığın feryadıdır. “ Kestiler sazlık içinden” der beni, Dinler ağlar hem kadın hem er beni. “ Vatanından ayrı kalan neye, gittiği her yer gurbet gibi Gelir. Ve bir gün vatanına yeniden kavuşabilme umuduyla yanık yanık inler durur. Bu inleme, sılanın, özlemin feryâdıdır. “Asılı kaybetmişse bir insan arar, Asıla dönmek için hep uygun an arar. Kah dosta yoldaş olup, kah düşmana, İnleyip sesler duyurdum her yana.” Mesnevide bu şekilde, ney’in ağzından anlatılan öyküsünün bir başka tarafı daha vardır. Ney, aslında bu özellikleriyle insan-ı kâmili temsil eder. İnsan-ı kâmil; bazı zorluk ve mertebelerden geçerek olgunlaşmış insan anlamına gelir. Sazlıktan kopartılarak vatan özlemiyle sürekli inleyen ney gibi insan da asıl vatanı olan ilahi âlemden uzak kalarak dünyaya düşmüştür. Bu sınav yerine, dünyaya düşen insanın inleyen sesi adeta neyin sesidir. Ney başlangıçta kamış olarak bulunduğu sazlıktan ayrılmış ve bu ayrılık, onun nasıl acı acı feryadına sebep olmuşsa; ruhlar âleminden gelip balçıktan yaratılmış bedene, yani ten kafesine giren “kâmil insan”da da o rûhânî âleme hasret başlamıştır. Bu hasreti; riyâzât, murâkabe, tefekkür, ilâhî aşk ve çilelerle yoğrulan insan olgunlaşır, seviye bulur; nihâyet “kâmil” hâle gelir. Sazlık içindeki kamışlar arasından çıkarılan ney, usta bir el tarafından usûlüne uygun şekilde kesilir. İçi boşaltılıp, kurutulur. Daha sonra, ateşle delinerek baş ve son kısmına demir boğumlar yerleştirilir. Bir müddet bu hâlde bekledikten sonra ney; neyzenin nefesinden üflenen nefha ile dinleyenlerin kalbî seviyelerine göre[1] güzel sesler, hayret ve hikmetler yaymaya başlar.[2] SIRLARI İFŞA ETME! İnsanlarla ortak kaderi paylaşan ney’in ortaya çıkışı ve onlar tarafından keşfedilişi hakkında, Mevlevî kaynaklarda şu temsîlî hikâye nakledilir: Peygamber Efendimiz, Allâh’ın kendisine ihsan ettiği esrar ve hikmet denizinden bir damlasını, ilmin kapısı Hazret-i Ali’ye de emanet eder ve: “-Bu sırları sakın ifşâ etme!” diye sıkı sıkı tenbihler. Hazret-i Ali, kendisine tevdî edilen bu emânete tahammül edemez, altında iki büklüm olur. Sahralara düşer. Derûnunda sakladığı esrarı bir kör kuyuya döker. Vaktolur kuyu suyla dolup taşar. Kuyudan taşan bu sular, çevresini zamanla bir sazlık hâline çevirir ve burada kamışlar biter. Bu sazlığın rüzgarda hoş nağmeler çıkardığını farkeden bir çoban, bunlardan bir tanesini keser ve ondan “ney” yapar. Fakat ney’den çıkan bu ses, o kadar içli ve yanıktır ki, herkes bu sesin derin, duygulu ve yakıcı nağmelerine meftun olur. Onunla ağlar, onunla gülmeye başlar. Çobanın ünü kısa zamanda yayılır ve Arap kabileleri bu çobanı dinlemek için etrafında toplanmaya başlarlar. (Ahmed Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, II, 440) İşte Mevlânâ’nın Mesnevî’si, kulaklardaki bu hoş nağmelerin ve taşıdığı esrarın yazıya dökülmüş şeklidir. Bu yüzden Mesnevî’yi okuyanlar, mânâlar içinde derinleştikçe pek çok esrar ve hikmet ihtiva ettiğini ifade etmek mecbûriyetinde kalmışlardır.[3] Engin bir deryâyı sadece bir damlada seyredebilen Hazret-i Mevlânâ, her biri bir damla mâhiyetindeki bu beyitlerde bizlere vüs’atımıza göre âdeta birer deryâ, hattâ okyanus sergilemektedir. Bu kadar derin mânâlar ve hikmetler ihtivâ ettiği hâlde Mevlânâ sırrını arzu ettiği ihâtada ortaya dökememenin feryadı içindedir. Bu istikâmette Mesnevî’nin ilk muhatabını düşünerek bir keresinde: “–Ben, bu Mesnevî’yi Hüsâmeddin’e göre yazdım!” demişler; bir keresinde de: “–Ben, Mesnevî’yi hülâsâ olarak yazdırdım. Eğer esrar ve hikmetleri biraz daha şerh edecek olsaydım, onu kırk merkep zor taşırdı.” buyurarak Allâh’ın ilim ve hikmet denizinin nihâyetsizliğine işaret etmişlerdir. Mev­lâ­nâ âşı­ğı bir mü­te­fek­kir, on­da­ki de­rû­nî hâl­le­rin id­râ­kin­de in­san­la­rın ek­se­ri­si­nin ac­ziyet için­de ol­du­ğu­nu ifâ­de sa­de­din­de şöy­le der: “–Biz, Mev­lâ­nâ Ce­lâ­led­dîn’in vec­di­nin fer­yatla­rı­nı din­le­dik. Dal­dı­ğı hu­zur de­ni­zi­nin de­rin­lik­le­ri­ni gör­me­mi­ze im­kân yok. De­ni­zin tâ di­bin­den sıy­rı­lıp, su­yun yü­zü­ne ne vur­du ise onu gö­rü­yo­ruz. Biz Haz­ret-i Mev­lâ­nâ’nın aş­kı­nı de­ğil, sa­de­ce aş­kı­nın di­le ge­len feryatlarını el­de et­tik. Pel­tek di­li­miz­le an­lat­ma­ya ça­lış­tı­ğı­mız, bü­tün bun­dan ibâ­ret. Hu­zur de­ni­zi­ne yal­nız o dal­dı. Bi­ze vec­di­nin fır­tı­na­sın­dan çı­kan ses­ler kal­dı. Hey­hât! Onu Mev­lâ­nâ zan­ne­di­yo­ruz.”

3

0
Edebiyatçı Şair
Subscribers
2.6K
Total Post
95
Total Views
8.4K
Avg. Views
168.5
View Profile
This video was published on 2021-01-03 13:51:44 GMT by @Edebiyat%C3%A7%C4%B1-%C5%9Eair on Youtube. Edebiyatçı Şair has total 2.6K subscribers on Youtube and has a total of 95 video.This video has received 3 Likes which are lower than the average likes that Edebiyatçı Şair gets . @Edebiyat%C3%A7%C4%B1-%C5%9Eair receives an average views of 168.5 per video on Youtube.This video has received 0 comments which are lower than the average comments that Edebiyatçı Şair gets . Overall the views for this video was lower than the average for the profile.Edebiyatçı Şair #ney #enstrmantal #fonmüzik #fon #neydefteri “Dinle has been used frequently in this Post.

Other post by @Edebiyat%C3%A7%C4%B1 %C5%9Eair