×

Kaybedenler Kulübü - 1990's video: Kaybedenler Kul b - 17 ubat 2012

@Kaybedenler Kulübü - 17 şubat 2012
Her hikâye anlatılmaya değerdir; "kaybedenler kulübü bir erken doğumdu. radyoculuğun bugünkü noktasında ancak yapılabilecek bir projeydi..." Sinan: Gerilmeyin, sadece sohbet edeceğiz. Formatımızı biliyorsunuz zaten? Kaan Çaydamlı: Evet, formatınıza göre sen provokatörsün! Tespit ettik onu! (Kahkahalar) Sinan: Yayınlanmasını istemediğiniz konulara girersek uyarırsınız bizi. Kaan Çaydamlı: Yok abi, ne söylersek o. Ulvi: Şenol’unkinde canımız çıktı tabii! Neresini keseceğiz, ne yapacağız diye! (Kahkahalar) Sinan: Evet lütfen! Çok küfür etmezseniz seviniriz yani. Bir noktadan sonra düzeltmeye çalışırken anlamı korumak için k.çımızı yırtıyoruz. Kaan Çaydamlı: Bütünü içinde değil mi? Sinan: Bir noktaya kadar argoda sorun olmuyor da… Aşırı argo sözcükleri değiştirince, sohbetteki lezzet metne yansıyamıyor. Yok, küfür edecekseniz edin de… Ulvi: Edin de yani adam gibi edin! (Kahkahalar) Sinan: “Kaybedenler Kulübü” Filmi üzerine konuşmayacağız sizinle. Asıl derdimiz “Kaybedenler Kulübü”nün kendisi, kendi hikâyesi. Sizin kişisel serüvenleriniz… Filme de gireceğiz elbette kıyısından bucağından. Mehmet Öztekin: Ben de onu tercih ederim doğrusu. Sinan: Mehmet, ortada bir hikâye var. Bu hikâyeyi anlatılmaya değer kılan şey neydi sence? Mehmet Öztekin: Hmmm… Benim İstanbul’a yeni geldiğim dönemdi. Ulvi: Eskişehir’den mi? Mehmet Öztekin: Yok İzmir’den… Daha önce hiç bir yerde söylemedim, ben bir radyo programı yapıyordum zaten o yıllarda. “Gamlı Baykuş” adında bir programdı... Yani radyoculukla çok ilgiliydim o dönemde. Özel radyoların yeni açıldığı dönemdi. “Gamlı Baykuş”, format olarak Kaybedenler Kulübü’nün tamamen aksi yönde bir radyo programıydı. Mesela Nirvana’ya özel bir program… Sırf o Seattle Sound’dan bahsedip, teknik bilgi verip, hiç bir telefon bağlantısı almayan bir programdı. Yani istekten tutun da canlı bağlantı, ıvır zıvır, övgü yergi telefonu almayıp, radyoda sadece iki saatlik bir program yapıp bitiriyordum. Konsept programlar yapıyordum… Aslında biraz saçma bir hareketti, çünkü o dönem tam da özel radyoların kurulmasıyla radyoda özgürlüğün başladığı dönemdi ve ben TRT formatında bir program yapıyordum! Kaan’la tanışmamız o döneme denk geldi. Bir ortak arkadaşımız Kaan’dan çok bahsetmişti bana. Derken sinema sevdasıyla İstanbul’da olmak gerektiğinde Kaan’da kalmaya başladım. Sinan: Neredeydin o zamana kadar? Mehmet Öztekin: İzmir’deydim. Okuyordum. Radyo çok fazla hayatımdaydı son 2-3 yıl boyunca… Kaan Çaydamlı: Radyo yönetiyordun sen galiba? Mehmet Öztekin: Ha evet! Radyo yönetme işi Antalya’daydı. Program yapıyordum Antalya’da. E Medya’nın yeni kurduğu radyonun başına geçmiştim bir dönem. 3-5 ay orada kaldım. Sinan: Radyo sevdasından sinema sevdasına? Mehmet Öztekin: Radyo artık tiksinti verici bir hale geldi benim için. Radyo dinlemez hale geldim, o kadar yani. Ama korkunç film seyrediyordum bak. Mesai gibi… Günde dört tane film seyrediyordum. Abartmıyorum, her gün üç ya da dört film… O yüzden de radyo dinlemeye zaman kalmıyordu zaten. Bu arada işte Taksim’e gidiyorum, o zamanlar Hanif Han’da çalışıyorum, yapım şirketinde. Radyo da Gümüşsuyu’nda… On dakikalık bir yürüyüş mesafesinde yani… On dakikalık mesafede ama, nadiren gidiyorum radyoya. Hani eğer çok da yapacak bir iş yoksa, gidecek daha iyi bir yer yoksa falan Kaan’la konuşuyoruz, “haydi gel radyoya” diyor, birkaç bira alıp gidiyorum. Orada, stüdyoda öylece oturup dinliyorum onları. Ya ben radyo programını radyoda dinlerdim. Öyle herkes gibi evde radyo açıp dinlemezdim yani… (Gülüşmeler) Sinan: Canlı canlı? Mehmet Öztekin: Gerçi evde de radyo yoktu ki, nereden dinleyecektim yani? Neyse, yine bir akşam stüdyoda Kaan’ları dinlerken, bir trenin üzerine konan bir arı hikâyesi anlatmaya başladı herif! Zaten ara ara dinlerken, ağır laflar ettiklerine birçok kez tanık olmuştum. Bana göre çok iyi program yapıyordu herifler. Ama o hikayede beni etkileyen şey ritmdi… Şimdi çok fazla hatırlamıyorum hikayeyi ama çok iyi hatırladığım bir şey var. Dinlerken hikaye bir anda korkunç bir görsellik kazanıvermişti kafamın içerisinde. Acaip, sürreal bir sürü görüntü. Kaan hikayeyi anlatmaya devam ederken bir süre sonra koptuğumu hatırlıyorum. Bir ritm oluştu kafamın içerisinde. Bu benim sinemada çok inandığım bir şeydir. Bir ritm başlar ve artık o dakikadan sonra kendi yolunu kendi bulur! Sizin ne yazdığınız, ne oynattığınız, ne çektiğiniz önemli değildir. Yani film, kendi şiirini kendi yaratır. Kaan’ın anlatımında da öyle bir atmosfer doğdu. Çok ilginç bir yere, hikayenin tam kırılma noktasına geldi ve çok dağıttı hikayeyi… Toparlayamayacak diye düşündüm, hatırlıyorum inanılmaz bir şeyle nasıl toparladı, toparlayıp bitiriverdi… Hikaye bitti ve Kaan hemen hiç vakit kaybetmeden tekrar standardına döndü. İşte bir telefon çaldı ve “sizinle yatmış mıydık? “hayır!”… Kaybedenler Kulübü formatına dönüverdi… Devamı yorumda..

42

8
Kaybedenler Kulübü - 1990
Subscribers
5.9K
Total Post
61
Total Views
104.3K
Avg. Views
2.1K
View Profile
This video was published on 2020-10-18 14:14:25 GMT by @Kaybedenler-Kul%C3%BCb%C3%BC---1990 on Youtube. Kaybedenler Kulübü - 1990 has total 5.9K subscribers on Youtube and has a total of 61 video.This video has received 42 Likes which are lower than the average likes that Kaybedenler Kulübü - 1990 gets . @Kaybedenler-Kul%C3%BCb%C3%BC---1990 receives an average views of 2.1K per video on Youtube.This video has received 8 comments which are lower than the average comments that Kaybedenler Kulübü - 1990 gets . Overall the views for this video was lower than the average for the profile.

Other post by @Kaybedenler Kul%C3%BCb%C3%BC 1990