×

Kaybedenler Kulübü - 1990's video: Kaybedenler Kul b - 1999 Ay ve g n maalesef belirsiz

@Kaybedenler Kulübü - 1999 (Ay ve gün maalesef belirsiz)
Pompanın Sonu Yokki; Ulvi: Mehmet, Kaybedenler’le ilgili son bir şey soracağım. Çok hayalindi biliyorum. Yaptın ve "rahatladın" herhalde? Mehmet Öztekin: Yaşıyorum evet… Ulvi: Sırada ne var şimdi? Pompaya devam mı? (Kahkahalar) Mehmet Öztekin: Devam, devam! (Kahkahalar) Ulvi: Sırada ne olduğunu söyle, gerekirse on yıl, on beş yıl bekleriz. Mehmet Öztekin: Kaybedenler Kulübü sinematografik açıdan yapmayı çok istediğim bir projeydi. Kendimi hiç sınırlamayacağım bir proje olarak tahayyül etmiştim bunu… Gerçi Kaan biraz sınırladı (Kahkahalar) Ondan önce yazdığım bir senaryo daha var: “Sigara İçenler”. Çok sevdiğim bir senaryo ama hayatın gerçekleri malum… Bunu çekersem hiç kimse arkasında duramaz, yatırım yapmaz, televizyonda gösterilemez… Sigara yasakları malum… Sinan: Geç kaldın! Mehmet Öztekin: Evet! Onu yapmayı çok istiyorum ama durur artık, 10 sene mi, 15 sene mi bilemem… Bir gün yaparız. Bunun dışında yazılmış ve yazılmakta olan bir kaç proje daha var. Kaan’ın az önce söylediği gibi bizim beslendiğimiz şey bu aslında… Şimdi bitti, o defteri kapattık demek mümkün değil ki? Ne yapacağız, şimdi bir Foça hikâyesi yazacak halimiz yok ya? Dolayısıyla yine aynı yerden beslenen başka bir hikâye var, şu anda onla devam ediyoruz… Kaan yazıyor… Kaan Çaydamlı: Birlikte yazıyoruz. Sinan: Kaan, evli barklı çoluk çocuk sahibi bir adam olduğun için mi bu sohbette hiç karı kız muhabbeti falan olmadı? (Kahkahalar) Ne pompa hikâyesi duydum ne küfür bu röportajda? Kaan Çaydamlı: Ee, yaşlandık tabii! Sinan: Yavaşladınız mı yani artık? Kaan Çaydamlı: Provokatör demiştim! (Kahkahalar) Ben yavaşladım, Mehmet’in yavaşladığı söylenemez… Sinan: Dur bir dur, nasıl yavaşladın? Mehmet’e geliriz birazdan o daha genç! Kaan Çaydamlı: Sen dedin şimdi işte? E g.t var göbek var? Sinan: Ohoo, bizim Ulvi’ye bile sıraya giriyorlar, sana haydi haydi! (Kahkahalar) Kaan Çaydamlı: Tamam da o adamın cüssesi, duruşu?... Sinan: Aman ben hep bakmışımdır bu herifin nesi var diye… Senin karizma da sağlam! Ulvi: Benim avantajım var! “Ben Kaan’ı tanıyorum, Mehmet’i tanıyorum” diyorum… Onlar ne diyecekler? Ulvi’yi tanıyorum mu diyecekler (Kahkahalar) Sinan: Neyse, kaçak güreşmeyelim lütfen. Kadınlar diyorum? Kaan Çaydamlı: Yani seviyoruz kadınları… Hâla daha seviyoruz yani… Bacımız, anamız onlar yani… (Kahkahalar) Sinan: Sevdiğini biliyoruz da… Kaan Çaydamlı: Neyi soruyorsun burada şimdi yahu? (Kahkahalar) Yaşadık işte… Evlendim ben artık. Çok hareketli bir hayat yaşadık. Programın da etkisi oldu. Biz rahatsız adamlar olduğumuz için, kadınlara ulaşmaktaki o rahatlık ta rahatsız etmeye başladı bir süre sonra… Ya zaten ben konuşamam mesela… İşte bir hatun gelip buraya oturduysa, e hadi gidelim, ne yapacaksak yapalım durumu oldu. Yani “ne konuşacağız ki?” durumu… Şimdi çok zor geliyor… Sinan: Abi filmin neredeyse tamamı senin konuşman üzerine kurulu ve sen “ben konuşamam” diyorsun, nasıl yani? (Kahkahalar) Kaan Çaydamlı: E işte, kadınlar söz konusu olunca konuşmuyorum yatıyorum! Tam ifade edemedim galiba! (Kahkahalar) Sinan: Tamam ama onun bir “bağlama süreci” var ki mesela ben fragmanlarda izledim, ohoo, adam bağlıyor yani … Ve bir yere getiriyor gördüğüm kadarıyla … Kaan Çaydamlı: Orada anlatılan hikâye gerçek bir hikâye. Nasıl başladığını da anlatayım madem… Acayip güzel, Hülya Avşar’ı andıran o gençlik hallerine benzeyen bir hatun vardı. Israrla evine davet ediyor. Balkon, balık malık falan… O kadar ısrar etti ki, gittim. Bostancı’da evi. Oturduk, ama kadınla konuşurken dağıldım ben. Kalktım, “ben gidiyorum” dedim. “Nereye?” dedi, işte barın ismini söyledim. “Ee? Ben ne yapacağım?” dedi, “gel” dedim. “Ben motora binemem” deyince de bastım, bara gittim. Dipte, köşede boş bir yer vardı, oraya oturdum. Yanımdaki boş sandalyeye bir hatun geldi, tek boş yer orasıydı, herhalde o yüzden oturdu. Filmde gördüğünüz diyaloglar geçti aramızda. İşte “erkek arkadaşım gelecek” dedi, adam geldi ve bir süre sonra çıktılar. Ama hatun geri döndü. “Ne oldu?” dedim, “Hiç, burada oturmak istiyorum” dedi hatun. Neyse, bir şeyler içtik çıktık. Motora bindim. Hatunda etek var ama çat diye bindi motora. Eve gittik, öyle başladı o hikâye… Yani bağlama kısmı bu kadardır… Kadının programla hiçbir bağlantısı yoktu. Beni tetikleyen de buydu belki… Sinan: Seni gördü, beğendi ve istedi… Kaan Çaydamlı: Eşit gibiydik anladın mı? Az önce dediğim de o… Yani birisi geliyor yanına ve seni zaten tanıyor ya da tanıdığını zannediyor… Sen öyle bir durumdasın ki sanki zaten höt desen düşüp bayılacak ya da zört desen verecek gibi oluyor yani… Böyle şeyler yaşadık ama bu rahatsız etti. Tek uzun ilişkim budur benim ama sonradan işin öyle çok da spontone olmadığını da öğrendik yani… Meğerse biliyormuş hatun programı falan! Devamı Yorumda..

77

10
Kaybedenler Kulübü - 1990
Subscribers
5.9K
Total Post
61
Total Views
104.3K
Avg. Views
2.1K
View Profile
This video was published on 2020-08-11 04:24:51 GMT by @Kaybedenler-Kul%C3%BCb%C3%BC---1990 on Youtube. Kaybedenler Kulübü - 1990 has total 5.9K subscribers on Youtube and has a total of 61 video.This video has received 77 Likes which are higher than the average likes that Kaybedenler Kulübü - 1990 gets . @Kaybedenler-Kul%C3%BCb%C3%BC---1990 receives an average views of 2.1K per video on Youtube.This video has received 10 comments which are lower than the average comments that Kaybedenler Kulübü - 1990 gets . Overall the views for this video was lower than the average for the profile.

Other post by @Kaybedenler Kul%C3%BCb%C3%BC 1990